Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Carl Jung
Psikanalitik terapi, insan davranışlarının ve duygularının bilinçdışı süreçlerden, çocukluk dönemi deneyimlerinden ve çözülmemiş iç çatışmalardan etkilendiği ilkesine dayanır. Bu terapi ekolü, sadece belirtilerle ilgilenmek yerine, sorunların kökenindeki temel nedenleri keşfetmeyi amaçlar. Amacı, bilinçdışındaki düşünce, duygu ve anıların farkına vararak danışanın kendisini daha derinlemesine anlamasına ve daha özgür kararlar alabilmesine yardımcı olmaktır. Psikanalitik terapi, bireyin kim olduğunu, neden belirli davranış kalıplarını sergilediğini ve iç dünyasının nasıl işlediğini anlamak için bir yolculuk sunar.
Bireylerin bilinçli olarak farkında olmadıkları düşünce ve duyguların (bilinçdışı) davranışlarını nasıl etkilediğini anlamaya odaklanır.
Güncel sorunların, genellikle çocukluk döneminde yaşanan ve çözümlenmemiş çatışmalarla bağlantılı olduğu varsayılır. Bu nedenle, geçmiş deneyimlerin incelenmesi önemlidir.
Danışan, aklına gelen her şeyi sansürlemeden ve yargılamadan dile getirir. Bu yöntem, bilinçdışı düşüncelere ve duygulara ulaşmak için temel bir araçtır.
Danışanların, terapiste karşı geçmişte önemli bir kişiye (örneğin ebeveyne) hissettikleri duyguları yansıtması (aktarım) ve terapistin bu duruma verdiği tepkiler (karşı aktarım) terapi sürecinin önemli bir parçasıdır.
Danışan, yatarak veya oturarak aklına gelen her şeyi terapistine anlatır. Terapist, bu çağrışımları dinler ve bilinçdışının ipuçlarını arar.
Rüyalar, bilinçdışının en önemli yansımalarından biri olarak kabul edilir. Terapist, rüyaların sembolik anlamlarını çözmeye çalışır.
Terapist, danışanın kendisine yönelik hissettiği aktarım duygularını yorumlayarak, geçmiş ilişkilerdeki kalıpların anlaşılmasına yardımcı olur.
Seanslar boyunca danışanın kendini daha derinlemesine anlaması ve sorunlarının kökeni hakkında farkındalık kazanması hedeflenir.
Sorunuzun yanıtını bulamadıysanız bize iletisim@ankarapsikoloji.net adresinden ulaşabilirsiniz.
Psikanalitik terapi, bireyin bilinçdışına yönelik derinlemesine bir keşif süreci olduğu için genellikle diğer terapi ekollerinden daha uzun sürebilir; bu süre aylar, hatta yıllar alabilir.
Psikanalitik terapi, şimdiki sorunlarınızın önemini kesinlikle göz ardı etmez. Ancak bu sorunların kökenlerinin genellikle çocuklukta ve geçmiş deneyimlerde yattığına inanır. Geçmişi anlamak, bugünkü davranış kalıplarınızın, duygusal tepkilerinizin ve ilişkilerinizin nedenlerini ortaya çıkarır. Bu sayede, sadece belirtilerle değil, sorunun temel kaynağıyla başa çıkabilirsiniz.
Serbest çağrışım, psikanalitik terapinin temel tekniklerinden biridir. Bu süreçte, aklınıza gelen her şeyi sansürlemeden, yargılamadan ve sıralama endişesi taşımadan dile getirmeniz beklenir. Rüyalarınız, anılarınız, hayalleriniz veya o an aklınıza gelen en küçük detay bile konuşulabilir. Terapistiniz, bu çağrışımlar arasındaki bağlantıları keşfederek bilinçdışınızdaki çatışmaları anlamanıza yardımcı olur.
Psikanalitik terapistler genellikle seans sırasında daha az konuşur. Bu, danışanın kendini daha rahat ifade etmesini ve iç dünyasını serbestçe keşfetmesini sağlamak içindir. Terapistiniz, konuşmalarınızı dikkatle dinler, anlamlı bağlantıları yakalamaya çalışır ve yeri geldiğinde yaptığı yorumlarla size yeni bir bakış açısı sunar.
Aktarım, danışanın geçmişte önemli bir kişiye (örneğin ebeveyn) yönelik hissettiği duygu ve düşünceleri terapiste yansıtmasıdır. Karşı aktarım ise terapistin bu duruma verdiği bilinçdışı tepkidir. Bu iki kavram, terapi sürecinin önemli bir parçasıdır çünkü geçmiş ilişki kalıplarının terapi odasında tekrar yaşanmasına ve anlaşılmasına olanak tanır.
Genellikle birbirinin yerine kullanılsa da, bazı uzmanlar arasında farklılıklar bulunur. Psikanaliz, genellikle daha yoğun (haftada 3-4 seans) ve daha uzun süreli bir süreci ifade ederken, psikanalitik terapi daha esnek bir yaklaşımdır (haftada 1-2 seans) ve daha geniş bir sorun yelpazesine uygulanabilir. Her iki yaklaşımın da temelinde aynı teorik prensipler bulunur.
Bu karar, kişisel hedeflerinize bağlıdır. Eğer semptom odaklı ve kısa süreli bir çözüm arıyorsanız BDT daha uygun olabilir. Ancak, davranışlarınızın ve duygularınızın kökenini daha derinlemesine anlamak, kişiliğinizde kalıcı bir değişim sağlamak veya kronikleşmiş sorunları çözmek istiyorsanız, psikanalitik terapi daha uygun bir seçenek olabilir.
Psikanalitik yaklaşıma göre rüyalar, bilinçdışının kapısıdır. Rüyalarımızda semboller ve metaforlar aracılığıyla bastırdığımız duygu ve düşünceler su yüzüne çıkar. Rüyaların analiz edilmesi, danışanın iç dünyası, korkuları, arzuları ve çözümlenmemiş çatışmaları hakkında önemli ipuçları sunar.
Eğer hayatınızda tekrarlayan sorunlarla karşılaşıyor, ilişkilerinizde sürekli aynı döngüleri yaşıyor veya davranışlarınızın ve duygularınızın kaynağını anlamakta zorlanıyorsanız Psikanalitik Terapi sizin için doğru bir başlangıç olabilir. Bu terapi, yüzeysel çözümlerden ziyade, kendini keşfetme ve kalıcı değişim arayışında olanlar için idealdir.
Psikanalitik terapi seansı, geleneksel olarak 45-50 dakika sürer. Ancak psikanalizin içinde farklı ekoller bulunur ve bazı yaklaşımlarda seans süresi değişkenlik gösterebilir. Örneğin, Lacancı psikanalizde seans süresi sabit değildir. Terapist, seansın akışına ve danışanın söylediği kritik bir cümleye veya duyguya bağlı olarak seansı 5-10 dakika gibi kısa bir sürede sonlandırabilir. Bu, danışanı cezalandırmak için değil, o anki farkındalığın etkisini pekiştirmek için kullanılan terapötik bir tekniktir. Bu nedenle, seans süresi hakkında kesin bir beklentiye sahip olmak yerine, terapistinizle hangi ekolden çalıştığını ve seans süresinin nasıl belirlendiğini konuşmanız önemlidir.
Ankara'da Psikanalitik Terapi ekolü ile çalışan; size en uygun psikologu bulmak için hemen bize ulaşın.
Telif Hakkı © 2025 ankarapsikoloji.net - Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz.