Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Şu kullanıcı olarak giriş yapıldı:
filler@godaddy.com
Viktor Frankl
Hayatın getirdiği zorluklar karşısında zaman zaman kaygı duymak son derece doğal ve işlevsel bir duygudur. Ancak bu kaygı, günlük yaşamınızı felç edecek, sürekli bir endişe haline gelerek sizi yoracak düzeye ulaştığında bir Anksiyete (Kaygı) Bozukluğuna işaret edebilir. Bu bozukluklar, sadece zihinde hissedilen bir huzursuzluk değil, aynı zamanda kalp çarpıntısı, terleme, nefes darlığı gibi fiziksel belirtilerle de kendini gösterir. Anksiyete bozuklukları, bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilirken, doğru terapi yaklaşımlarıyla yönetilebilir ve üstesinden gelinebilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu, belirli bir tetikleyici olmaksızın, günlük yaşamın pek çok alanında (iş, okul, aile, sağlık gibi) aşırı ve kontrol edilemeyen bir endişe halinin en az altı ay boyunca devam etmesi olarak tanımlanır. Bu durum, bireylerin sürekli olarak geleceğe yönelik kötü senaryolar düşünmesine, olayları kontrol edememe hissine ve kronik bir gerginlik içinde yaşamasına neden olur. Çoğunlukla uyku sorunları, kas gerginliği ve huzursuzluk gibi fiziksel semptomlarla birlikte görülür. Ankara'da, uzman psikolog ağımız, yaygın anksiyete bozukluğu tedavisi için bireylerin bu aşırı endişe döngüsünü kırmalarına ve kaygılarını yönetmelerine yardımcı olacak özel terapi yaklaşımları sunmaktadır.
Panik atak, aniden ortaya çıkan ve dakikalar içinde doruğa ulaşan yoğun bir korku veya rahatsızlık nöbetidir. Atak sırasında kişi, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme gibi fiziksel belirtilerle birlikte, kontrolü kaybetme veya delirme korkusu, hatta ölüm korkusu yaşayabilir. Bu nöbetler çoğu zaman bir kalp krizi ile karıştırılır. Tekrarlayan panik atakları ve gelecekte bir atak yaşama endişesi (beklenti anksiyetesi) varsa, bu duruma panik bozukluğu denir.
Ankara'da panik bozukluğu alanında deneyimli uzmanlarımız, bireylerin panik atakları tetikleyen düşünce kalıplarını anlamalarına ve atak anında uygulayabilecekleri nefes ve gevşeme tekniklerini öğrenmelerine yardımcı olarak bu durumu kontrol altına almayı hedefler.
Fobi, belirli bir nesne, durum veya aktiviteye karşı duyulan mantıksız ve aşırı korku olarak tanımlanır. Bu korku, kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini ciddi şekilde kısıtlayabilir. Örneğin, bir uçağa binme, kapalı alanlarda kalma veya hayvanlarla karşılaşma fobisi olan bir kişi, bu durumdan kaçınmak için yaşam tarzında önemli değişiklikler yapabilir. Birey, korkusunun mantıksız olduğunu bilse de, yoğun kaygı duymaktan kendini alıkoyamaz. Fobi tedavilerinde kanıta dayalı yöntemler uygulayan Ankara'daki uzman psikologlarımız, bu yoğun korkuları adım adım ele alarak, bireylerin kaygı duydukları durum veya nesneyle güvenli bir ortamda yüzleşmelerine ve fobi tedavisi ile özgürleşmelerine destek olmaktadır.
Sosyal fobi, başkaları tarafından yargılanma, eleştirilme veya utanç duyma korkusu nedeniyle sosyal ortamlardan kaçınma durumudur. Bu durum sadece utangaçlıktan ibaret değildir; bireyin günlük hayatını (iş görüşmeleri, topluluk önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma gibi) ciddi şekilde etkileyebilir. Kişi, sosyal bir ortamda hata yapacağı, kızaracağı veya titreceği gibi korkularla mücadele eder ve bu durum sosyal izolasyona yol açabilir. Ankara'da sosyal fobi alanında uzman psikologlarımız, bireylerin bu yoğun kaygıyı tetikleyen düşüncelerini anlamalarına, sosyal becerilerini geliştirmelerine ve özgüvenlerini artırarak sosyal ortamlara daha rahat bir şekilde uyum sağlamalarına yardımcı olmaktadır.
İnsan ruh hali, günlük yaşamın getirdiği olaylara bağlı olarak doğal dalgalanmalar yaşayabilir. Ancak bu dalgalanmalar, aşırı ve uzun süreli bir hal alarak günlük işlevselliği ciddi şekilde etkilediğinde, bir duygu durum bozukluğuna işaret edebilir. Bu bozukluklar, bireyin hissettiği temel duygusal durumun (hüzün, neşe, sinirlilik gibi) biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkisiyle anormal derecede yükselmesi veya düşmesiyle ortaya çıkar. Duygu durum bozuklukları, kişinin düşünce biçimini, davranışlarını ve fiziksel sağlığını derinden etkileyebilir. Ancak doğru teşhis ve uygun terapi yaklaşımlarıyla yönetilebilir.
Majör depresyon bozukluğu, iki haftadan uzun süren, yoğun bir üzüntü, hüzün veya daha önce zevk alınan aktivitelere karşı ilgi ve zevk kaybı (anhedoni) ile karakterize edilen bir ruh sağlığı durumudur. Bu, sadece bir keyifsizlik hali değildir; umutsuzluk, değersizlik hissi, yorgunluk, iştah ve uyku düzeninde belirgin değişiklikler gibi fiziksel ve bilişsel semptomlarla birlikte görülür. Majör depresyon, bireyin iş, okul ve sosyal yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkileyebilir. Ankara'da, uzman psikolog ağımız, majör depresyon tedavisi için bireylerin bu derin hüzün ve ilgi kaybı döngüsünü anlamalarına, düşünce kalıplarını değiştirmelerine ve yaşam enerjilerini yeniden kazanmalarına yardımcı olacak kişiye özel terapi yaklaşımları sunmaktadır.
Bipolar bozukluk, bir uçta derin depresyon (hüzün, enerji kaybı) ve diğer uçta ise yoğun bir coşku ve enerji (mani veya hipomani) dönemlerinin yaşandığı, aşırı duygu durum dalgalanmalarıyla karakterize edilen kronik bir ruh sağlığı durumudur. Manik dönemde birey, aşırı bir enerji, az uyuma ihtiyacı, hızlı konuşma, yüksek özgüven ve riskli davranışlar sergileyebilir. Depresif dönemde ise majör depresyon belirtileri görülür. Bu ani ve kontrolsüz değişimler, kişinin ve çevresindekilerin yaşamını oldukça zorlaştırabilir.
Ankara'daki bipolar bozukluk alanında deneyimli uzman psikolog ağımız, duygu durum dalgalanmalarını yönetmeye yönelik kanıta dayalı terapi yöntemlerini (BDT gibi) kullanarak, bireylerin manik ve depresif dönemlerini tanımalarına ve daha dengeli bir yaşam sürmelerine destek olmaktadır. Bu süreçte psikoterapi, genellikle ilaç tedavisi ile birlikte yürütülür.
Siklotimik bozukluk, bipolar bozukluğun daha hafif bir formu olarak kabul edilen, ancak en az iki yıl süren kronik bir duygu durum bozukluğudur. Bu durumda kişi, hafif depresyon (yorgunluk, motivasyon eksikliği) ve hipomani (aşırı enerji, coşku) dönemleri arasında gidip gelir, ancak bu dönemler Majör Depresyon veya tam bir Manik atağın kriterlerini karşılamaz. Siklotimik bozukluk, bireyin ruh halinin sürekli olarak öngörülemez bir şekilde değişmesine neden olduğu için ilişkilerini ve mesleki yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Ankara'daki uzman psikologlarımız, siklotimik bozukluk tedavisi için bireylerin duygu durum değişimlerini yönetmelerine, tetikleyicileri tanımalarına ve daha dengeli bir yaşam ritmi oluşturmalarına yardımcı olmaktadır.
Kalıcı depresif bozukluk, majör depresyona göre daha hafif semptomlarla seyreden ancak en az iki yıl süren kronik bir depresyon türüdür. Halk arasında "uzun süreli hüzün" veya "depresif mizaç" olarak da bilinir. Kişi, genellikle karamsar, düşük enerjili ve özgüveni zayıf bir ruh halinde bulunur. Bu durum, bireyin yaşam kalitesini ve potansiyelini uzun vadede düşürür. Ankara'da, kalıcı depresif bozukluk alanında uzman terapist ağımız, bireylerin kronik hüzün ve umutsuzluk hisleriyle başa çıkmalarına, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmelerine ve yaşamlarında anlam ve motivasyon bulmalarına destek olacak terapi yaklaşımları sunmaktadır.
Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), kişinin hayatını ve işlevselliğini ciddi şekilde etkileyen, sanıldığının aksine sadece "aşırı düzenli" olmaktan ibaret olmayan bir kaygı bozukluğudur. OKB, iki ana bileşenden oluşan yorucu bir döngüyle karakterizedir: obsesyonlar (takıntılar) ve kompulsiyonlar (zorlantılar). Birey, bu döngüye sıkışıp kalmış hisseder ve hayatının önemli bir kısmını bu takıntılar ve onlara karşı geliştirdiği ritüellerle geçirebilir. Bu bozukluk, bireyde yoğun bir kaygı ve rahatsızlık hissi yaratarak, günlük yaşam kalitesini ciddi derecede düşürebilir. Ankara'da OKB tedavisi konusunda uzman psikologlarımız, bu kısır döngüyü kırmak ve düşüncelerinizin kontrolünü yeniden kazanmanız için kanıta dayalı bir yöntem olan Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) gibi etkin yaklaşımları uygulamaktadır.
Obsesyonlar, kişinin iradesi dışında zihnine giren, rahatsız edici, tekrarlayıcı ve istenmeyen düşünce, imge veya dürtülerdir. Bu takıntılar, bireyde yoğun bir kaygı ve stres yaratır. Kişi, bu düşüncelerin kendi zihninden geldiğini bilse de, onları durduramaz.
Kompulsiyonlar, obsesyonların yarattığı kaygı ve stresi azaltmak için kişinin kendisini yapmak zorunda hissettiği tekrarlayıcı davranışlar veya zihinsel eylemlerdir. Bu ritüeller, obsesif düşüncenin getirdiği felaket senaryosunu engelleme amacı taşır. Kompulsiyonlar, geçici bir rahatlama sağlasa da, uzun vadede obsesif döngüyü pekiştirir ve kişinin hayatına daha fazla hakim olur.
Yaşamın en kaçınılmaz deneyimlerinden biri olan kayıp, sadece sevilen birinin vefatı anlamına gelmez; aynı zamanda bir ilişkinin bitmesi, bir işin kaybedilmesi, sağlık sorunları veya yaşamın büyük bir dönüm noktası da olabilir. Bu gibi kayıplar, doğal bir tepki olarak yas sürecini başlatır. Yas, bireyin yaşadığı kayba uyum sağlaması için gerekli olan duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkiler bütünüdür. Bu süreç, kişinin yaşadığı acıyı anlamlandırmasına ve hayatına yeni bir denge getirmesine yardımcı olur. Yas, herkes için farklı şekillerde deneyimlenen, kişisel ve benzersiz bir yolculuktur.
Normal yas süreci, kayıp karşısında hissedilen duygu, düşünce ve davranışların beklendik bir süre zarfında ortaya çıkıp zamanla azaldığı doğal ve sağlıklı bir tepkidir. Bu süreçte yaşananlar kişiden kişiye farklılık gösterse de, genellikle şu aşamaları içerir:
Bu süreçte hissedilen yoğun duygular normaldir ve yavaş yavaş hafifler. Bu aşamalar doğrusal bir şekilde ilerlemeyebilir ve birey bu duygular arasında gidip gelebilir. Ankara'da yas danışmanlığı alanında uzman psikologlarımız, normal yas sürecinde ihtiyacınız olan duygusal desteği ve rehberliği sunarak bu zorlu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatmanıza yardımcı olmaktadır.
Komplike yas, normal yas sürecinin aylar hatta yıllar sürmesi ve kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde bozması durumudur. Bu durumda kişi, kaybın acısından bir türlü kurtulamaz, geleceğe dair umudunu kaybeder ve yaşam kalitesi belirgin bir şekilde düşer. Komplike yas, yas sürecinin herhangi bir aşamasında takılıp kalma, sürekli yas nesnesiyle meşgul olma veya yası inkar etme gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu durum, profesyonel bir yardım almayı gerektiren bir ruh sağlığı sorunudur. Ankara'da komplike yas tedavisi konusunda uzman psikologlarımız, kayba dair çözümlenmemiş duyguları ele almak ve kişinin hayatına yeniden uyum sağlamasına destek olmak için kanıta dayalı terapi yaklaşımlarını kullanmaktadır.
Hayatımız boyunca karşılaştığımız şok edici veya korkutucu olaylar, zihnimizde derin izler bırakabilir. Bu olaylar, bir doğal afet, ciddi bir kaza, fiziksel veya cinsel saldırı, savaş deneyimi gibi durumlar olabilir. Olayın hemen ardından hissedilen şaşkınlık, korku ve çaresizlik duyguları normaldir; ancak bu hisler aylar, hatta yıllar sonra bile devam ettiğinde bir Travma Sonrası Stres Bozukluğuna (TSSB) işaret edebilir. TSSB, kişinin travmatik olayı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi hissetmesi, kabuslar görmesi, tetikleyicilerden kaçınması ve sürekli bir gerginlik içinde olmasıyla karakterize edilen ciddi bir durumdur.
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kişinin yaşadığı veya tanık olduğu travmatik bir olayın ardından ortaya çıkan ve kalıcı hale gelen yoğun stres tepkisi olarak tanımlanır. Bu bozukluğun en belirgin belirtileri arasında; olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissetmek (flashback), kabuslar görmek, travmayı hatırlatan her şeyden kaçınmak ve sürekli tetikte olma hali (aşırı uyarılmışlık) bulunur. Bireyin sosyal ilişkileri, iş hayatı ve genel yaşam kalitesi bu durumdan ciddi şekilde etkilenir. Ankara'da, uzman psikolog ağımız, TSSB tedavisi için bireylerin bu travmatik deneyimi güvenli bir ortamda işlemelerine ve hayatlarının kontrolünü yeniden ellerine almalarına yardımcı olacak, kanıta dayalı terapi yaklaşımları sunmaktadır.
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme), özellikle travma ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde kullanılan, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir psikoterapi yöntemidir. Terapinin temelinde, beynin normalde yaptığı ancak travmatik olaylar nedeniyle engellenmiş olan bilgi işleme sürecinin yeniden başlatılması yatar. Terapist, danışan bir anıya odaklanırken, göz hareketleri veya ritmik vuruşlar gibi çift taraflı (bilateral) uyarım tekniklerini kullanarak, travmatik anının üzerindeki duygusal yükün hafiflemesine yardımcı olur. Ankara'daki EMDR terapisti ağımız, travmatik anıların neden olduğu fiziksel ve duygusal tepkileri ortadan kaldırmak için bu güçlü ve hızlı etki gösteren terapi yöntemini uygulamaktadır. EMDR sayesinde danışanlar, travmatik anıyı unutmak yerine, artık onlara acı vermeyen bir yaşam deneyimi olarak saklamayı öğrenirler.
İnsanlar olarak, en derin bağları kurma ihtiyacımız en temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Ancak bu bağlar, zamanla iletişim sorunları, güven kırılmaları ve bitmeyen çatışmalarla sınanabilir. İlişkiler, birer canlı organizma gibidir; ilgisizlik, yanlış anlaşılmalar ve çözülemeyen sorunlar karşısında zayıflayabilirler. İlişki sorunları, bir ilişkinin sona ermesi gerektiği anlamına gelmez; aksine, bu sorunlar genellikle ilişkinin yeni bir boyuta evrilmesi ve daha sağlıklı bir zemine oturması için bir fırsat sunar. Profesyonel destek, ilişkilerdeki kısır döngüleri kırmak ve daha güçlü bağlar kurmak için önemli bir rehberlik sağlar.
Aile terapisi, bir bireyin yaşadığı sorunun, aslında tüm ailenin işleyişi ve dinamiklerinden kaynaklandığı ilkesine dayanır. Bu yaklaşım, aile bireylerinden birini "hasta" olarak etiketlemek yerine, sorunun aile içindeki etkileşim döngülerine odaklanır. Aile terapisti, iletişim kalıplarını, rolleri ve sınırları inceleyerek, ailenin daha sağlıklı bir şekilde bir araya gelmesini sağlar. Bu terapi, özellikle ebeveyn-çocuk çatışmaları, boşanma sürecine uyum sağlama, kardeşler arası rekabet veya aile içinde yaşanan kronik bir hastalığın getirdiği zorluklar gibi durumlarda etkilidir. Ankara'da aile sorunlarına bütüncül bir yaklaşımla destek sunan uzman psikologlarımızla, ailenizin birbirini daha iyi anlamasını ve güçlenmesini sağlayacak bir süreç başlatabilirsiniz.
İlişki terapisi, romantik ilişkilerdeki sorunları ele almak için tasarlanmış, iki partnerin katılımıyla gerçekleşen bir terapi türüdür. İletişim kopuklukları, güven sorunları, sürekli tekrarlayan tartışmalar, sadakatsizlik ve cinsel sorunlar, çiftlerin terapiye başvurmalarının en yaygın nedenleridir. Bir ilişki terapisti, çiftlere çatışmaları yönetme, duygusal yakınlığı yeniden inşa etme ve birbirlerine karşı daha empatik bir bakış açısı geliştirme konularında rehberlik eder. Ankara'da deneyimli çift terapistleri ile ilişkinizdeki zorlukların üstesinden gelmek ve daha sağlıklı, daha tatmin edici bir bağ kurmak için profesyonel destek alabilirsiniz.
Kendimizle kurduğumuz ilişki, hayatımızdaki tüm diğer ilişkilerin temelini oluşturur. Ancak bazen bu temel, zayıf düşebilir ve kendimize olan inancımız sarsılabilir. Özgüven ve benlik saygısı birbirine karıştırılsa da, aslında farklı kavramlardır. Özgüven, belirli bir işi başarma yeteneğimize olan inancımızla ilgilidir; benlik saygısı ise, kendimize bir bütün olarak duyduğumuz derin saygı ve değer hissidir. Bu iki alanın birinde veya her ikisinde yaşanan sorunlar, kariyerden ilişkilere kadar yaşamın her alanını olumsuz etkileyebilir.
Özgüven eksikliği, kişinin kendi yeteneklerine ve kararlarına duyduğu şüphe olarak tanımlanır. Bu durum, bireylerin yeni fırsatları kaçırmasına, fikirlerini dile getirmekten çekinmesine veya potansiyellerini tam olarak kullanamamasına neden olabilir. Özgüven eksikliğinin temelinde genellikle başarısızlık korkusu, başkaları tarafından yargılanma endişesi veya geçmişteki olumsuz deneyimler yatar. Bu his, kişiyi "yapamam" düşüncesiyle sınırlayabilir ve harekete geçmesini engelleyebilir. Ankara'daki uzman psikologlarımız, özgüven eksikliğinin altında yatan olumsuz inanç kalıplarını Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemlerle ele alarak, sizin adım adım daha cesur ve kendinden emin bir birey olmanıza yardımcı olmaktadır.
Benlik saygısı düşüklüğü, kişinin kendi varlığına, düşüncelerine ve duygularına yeterince değer vermemesi olarak tanımlanır. Bu durum, "değersizim" veya "sevilmeye layık değilim" gibi köklü inançlarla kendini gösterir. Benlik saygısı düşük olan bireyler, genellikle başkalarını memnun etmeye çalışır, sınır koymakta zorlanır ve eleştirilere karşı aşırı hassas olabilirler. Bu durum, anlık bir duygudan ziyade, yaşamın her alanına yayılmış kronik bir yetersizlik hissi yaratır. Ankara'da benlik saygısı düşüklüğü alanında uzman terapistlerimizle, kendi değerinizi dış faktörlere bağlamaktan vazgeçerek, içsel bir onay ve sevgi kaynağı oluşturabilir; böylece daha sağlıklı ve doyumlu bir yaşama adım atabilirsiniz.
Öfke, haksızlığa uğradığımızda veya bir tehdit algıladığımızda ortaya çıkan doğal ve evrensel bir duygudur. Ancak bu duygu kontrol edilemediğinde, yıkıcı bir güce dönüşebilir. Kontrolsüz öfke patlamaları, kişinin ilişkilerine, kariyerine ve fiziksel sağlığına ciddi zararlar verebilir. Öfke kontrol sorunları, kişinin bu yoğun duyguyu dışa vurma veya bastırma biçimini yönetememesiyle karakterizedir ve altında çoğu zaman başka duygusal zorluklar yatar.
Sıklıkla birincil bir duygu gibi görünse de, öfke genellikle altta yatan başka duyguların bir belirtisidir. Çoğu zaman öfke, kişinin kendisini güvende hissetmediği, hayal kırıklığına uğradığı, çaresiz, utanç duyduğu veya incindiği durumlarda bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar. Örneğin, incinen bir kişi savunmaya geçerek öfkelenebilir veya yetersizlik hissi yaşayan biri bu duygudan kaçınmak için agresifleşebilir. Öfke kontrol terapisi, kişinin bu birincil duyguları tanımasına ve anlamasına yardımcı olarak, öfke patlamalarının kökenine inmeyi hedefler.Ankara'da öfke kontrolü alanında uzman psikologlarımız, öfkenizin altında yatan gerçek duyguları keşfetmenize ve bu duyguları daha sağlıklı bir şekilde ifade etme yollarını öğrenmenize destek olmaktadır.
Öfke yönetimi, duyguyu bastırmak veya yok saymak anlamına gelmez; aksine, bu yoğun enerjiyi yapıcı bir şekilde kanalize etme becerisidir. Öfke kontrol sorunları yaşayan bireyler, terapi sürecinde birçok farklı beceri öğrenirler.
Ankara'da öfke yönetimi becerileri konusunda deneyimli terapistlerimiz, kişiselleştirilmiş bir yaklaşımla, öfke patlamalarının yerine daha yapıcı tepkiler koymanızı sağlayarak yaşam kalitenizi artırmanıza yardımcı olmaktadır.
Modern hayatın hızlı temposu, sürekli artan sorumluluklar ve dijital dünyanın getirdiği kesintisiz bağlantı, kronik stresi yaşamımızın kaçınılmaz bir parçası haline getirmiştir. Stres, bedenin bir tehdit veya zorluk algısına karşı verdiği doğal bir tepkidir. Kısa süreli ve yönetilebilir stres, motivasyonu artırabilirken, uzun süreli ve aşırı stres hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir. Stres yönetimi, bu baskı altında ezilmek yerine, strese karşı dayanıklılık kazanma ve yaşam kalitesini koruma becerisidir.
Stresle başa çıkma, strese neden olan olayları veya bu olaylara verdiğimiz tepkileri yönetmek için bilinçli olarak uygulanan stratejilerdir. Bu beceriler, stresi tamamen ortadan kaldırmayı değil, stresli durumlarda daha sakin ve kontrollü kalmayı hedefler. Terapide öğrenilen stresle başa çıkma becerileri; olumsuz düşünce kalıplarını yeniden çerçeveleme, sınırlar koyma, zaman yönetimi, nefes egzersizleri ve mindfulness (farkındalık) gibi kişiye özel teknikleri içerir. Ankara'daki uzman psikologlarımız, sizin kişisel stres kaynaklarınızı ve bunlara verdiğiniz tepkileri belirleyerek, size özel stresle başa çıkma becerileri geliştirmeniz için bilimsel yöntemlerle rehberlik etmektedir.
Tükenmişlik sendromu, uzun süreli ve yoğun stresin bir sonucu olarak ortaya çıkan, fiziksel, duygusal ve zihinsel bitkinlik halidir. Bu durum, özellikle iş hayatının veya birine bakıcılık gibi sorumlulukların getirdiği aşırı yüklenmeyle ilişkilidir. Tükenmişliğin üç ana belirtisi vardır: enerji tükenmesi ve yorgunluk hissi, işe veya sorumluluklara karşı duyarsızlaşma ve alaycılık (sinizm) ve kişisel başarı hissinin azalması. Tükenmişlik, sadece bir yorgunluk değil, kişinin hayatına ve mesleğine dair umutsuzluk hissiyle karakterize edilen ciddi bir sendromdur. Ankara'da tükenmişlik sendromu alanında deneyimli terapistlerimiz, yaşadığınız duygusal tükenmişliğin altında yatan nedenleri keşfederek, iş ve özel yaşam dengenizi yeniden kurmanız ve kaybettiğiniz enerjinizi ve motivasyonunuzu geri kazanmanız için size profesyonel bir yol haritası sunmaktadır.
Uyku, hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımız için temel bir ihtiyaçtır ve gün içinde yaşadıklarımızı düzenleyen, enerji depolamamızı sağlayan hayati bir süreçtir. Ancak modern yaşamın stresi ve zorlukları, birçok insan için kaliteli bir uykuyu lüks haline getirmiştir. Uyku bozuklukları, bir gecelik yorgunluktan daha fazlasıdır; bunlar, uyku döngüsünü sürekli olarak bozan, günlük yaşamı, konsantrasyonu ve genel sağlık durumunu olumsuz etkileyen kronik durumlardır. Bu bozukluklar, doğru yaklaşımlarla ele alınmadığında, anksiyete ve depresyon gibi diğer ruhsal sorunları da tetikleyebilir
Uykusuzluk (insomnia), uykuya dalmakta zorlanma, gece boyunca sık sık uyanma veya erken saatlerde uyanıp tekrar uyuyamama durumudur. Bu, sadece kısa süreli bir rahatsızlık değil, bireyin kendini sürekli yorgun, halsiz ve gergin hissetmesine neden olan bir döngüdür. Akut uykusuzluk, geçici stres veya olaylara bağlı olabilirken, haftada en az üç gece ve üç aydan uzun süren kronik uykusuzluk, ciddi bir tedavi gerektirir. Uykusuzluğun altında genellikle uykuyla ilgili anksiyete, olumsuz düşünce kalıpları ve kötü uyku alışkanlıkları yatar. Ankara'daki uzman psikologlarımız, uykusuzluk tedavisi için bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi kanıta dayalı yöntemlerle, uykunuzun önündeki psikolojik engelleri kaldırmanıza ve sağlıklı uyku alışkanlıkları kazanmanıza yardımcı olmaktadır.
Uyku apnesi, uyku sırasında solunumun tekrar tekrar durup başlamasıyla karakterize olan ciddi bir uyku bozukluğudur. En sık görülen tipi, boğaz kaslarının gevşemesi sonucu hava yolunun kapanmasıyla oluşan Obstrüktif Uyku Apnesi'dir. Bu durum, gürültülü horlama, uyku sırasında nefes kesilmesi ve gün içinde aşırı uykululuk gibi belirtilerle kendini gösterir. Uyku apnesi, sadece uyku kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda yüksek tansiyon, kalp sorunları ve diğer kronik hastalıklar için önemli bir risk faktörüdür. Uyku apnesi, öncelikle bir uyku uzmanı veya nörolog tarafından teşhis ve tedavi edilmesi gereken tıbbi bir durumdur. Ancak, bu durumun getirdiği psikolojik sorunlar (kronik yorgunluğun yol açtığı sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü gibi) için psikolojik destek almak büyük önem taşır. Ankara'daki uzman psikologlarımız, uyku apnesinin getirdiği duygusal ve bilişsel zorluklarla başa çıkmanız için destek sunmaktadır.
Yemek yemek, sadece bedenin yakıt ihtiyacını karşılayan bir eylemden çok daha fazlasıdır; sosyalleşmenin, duygusal rahatlamanın ve kültürel bağların bir parçasıdır. Ancak bazen yemekle kurulan ilişki, bir kontrol mücadelesine, yoğun bir kaygı kaynağına veya bir tür cezalandırma mekanizmasına dönüşebilir. Yeme bozuklukları, sadece fiziksel bir sorun değil, beden algısı, öz saygı ve kontrolle ilgili derin psikolojik zorluklardan kaynaklanan ciddi ruh sağlığı durumlarıdır. Bu bozukluklar, bireyin bedensel sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilir ve multidisipliner bir yaklaşımla (psikolog, psikiyatrist ve beslenme uzmanı işbirliğiyle) ele alınması gerekir.
Anoreksiya nervoza, kişinin vücut ağırlığını tehlikeli derecede düşük tutma çabasıyla karakterize olan, potansiyel olarak hayatı tehdit eden bir yeme bozukluğudur. Bu durum, kilo almaktan duyulan yoğun korku, çarpık bir beden algısı (kişi zayıf olmasına rağmen kendini kilolu görme) ve ciddi bir gıda kısıtlamasıyla kendini gösterir. Anoreksiya, besin yetersizliğine bağlı olarak kalp sorunları, kemik erimesi ve organ hasarları gibi ciddi fiziksel sonuçlara yol açabilir. Bozukluğun temelinde, kontrol duygusu arayışı ve mükemmeliyetçilik eğilimleri sıklıkla bulunur. Ankara'da yeme bozuklukları alanında uzman psikologlarımız, anoreksiya nervozanın altında yatan psikolojik dinamikleri ele alarak, bireylerin kendi bedenlerine ve duygularına karşı daha sağlıklı bir ilişki kurmalarına yardımcı olacak bütüncül bir tedavi planı sunmaktadır.
Bulimia nervoza, tıkınırcasına yeme nöbetleri (kontrolü kaybederek aşırı miktarda yemek yeme) ve ardından bu davranışı telafi etmeye yönelik uygunsuz davranışlar (kendi kendini kusturma, aşırı egzersiz veya laksatif kullanımı) ile karakterize edilen bir yeme bozukluğudur. Tıkınırcasına yeme, genellikle gizlice yapılır ve kişi bu davranıştan sonra yoğun bir utanç, suçluluk ve pişmanlık duyar. Bu döngü, bireyin kendi bedeni ve yiyeceklerle olan ilişkisini kontrolsüz bir hale getirir. Dışarıdan bakıldığında normal veya aşırı kilolu olmayan bireylerde de görülebildiği için fark edilmesi zor olabilir. Ankara'da bulimia nervoza konusunda deneyimli terapistlerimiz, yeme-boşaltım döngüsünü anlamanıza ve bu döngüyü kırmanıza yardımcı olarak, yemekle ve kendi bedeninizle daha sağlıklı bir ilişki kurmanızı desteklemektedir.
Ankara'da Yetişkin Psikoterapisi alanında çalışan en iyi psikologlar ile terapi sürecine başlamak için hemen bize ulaşın.
Telif Hakkı © 2025 ankarapsikoloji.net - Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz.